Albert Camus ve Sisifos Söyleni Volume I: Uyumsuz Nedir?
Albert Camus’yü
duymuşsunuzdur. Kalecilik yapmıştır, Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmıştır,
milletin kafasını karıştırmıştır. İşte bu abinin Sisifos Söyleni isimli, birçok
denemenin toplandığı kitabından yola çıkarak temellerini attığı uyumsuz(absürd) kavramını inceleyeceğiz. (Sisifos Söyleni'ni yine kaynak kabul edip intihar, özgürlük, ahlak, tanrı ve din konularına dair Camus'nün görüşlerini ele aldığım farklı yazılar da yazacağım.)
UYUMSUZ
Uyumsuz nedir?
Uyumsuzun tek bir tanımı yoktur. Uyumsuzluk birçok niteliğe sahiptir Albert Camus’ye göre. O yüzden ansiklopediden yazar gibi yazamayacağım uyumsuzu. Uyumsuzu
oluşturan parçaları sıralayacağız sadece (Kitapta uyumsuz olarak tanımlanan
çoğu şeyi de aktarmayacağım. Beğendiklerimi aktarıyorum. Benim kalemim benim
kararım.)
1. Anlamdan kopmak:
Uyumsuz; açıklanabilen dünyadan, anlamdan kopmadır. Şöyle… Bir insanın yurdunu
yitirmesi ve gidebileceği bir yeri kalmaması ya da sahnedeki bir oyuncunun
dekorsuz kalmasıdır uyumsuz. İşte bu kopmaların hepsi insanı yaşama yabancı
hâle getirir. Bizim meşhur yabancı. J
2. Sonsuzluk içerisinde yarını
düşleyebilmek: “Yarını istiyordu hep, tüm benliğinin
bundan kaçması gerekirken, yarının gelmesini diliyordu. Etin bu başkaldırışı,
uyumsuz budur işte.”
Yarının
geleceğini bilmek, geleceği sürekli düşünmek ama aynı zamanda her geçen günün
sonsuz bir boşluğa açılan birer kapı olduğunu bilmek... Gerçekten de uyumsuz,
absürd bir düşüncedir bu. O yüzden sonsuzluktan vazgeçmemiz gerek.
3. Bunaltı:
“… kendimizi yansıtan görüntü karşısında hesaba gelmez düşüş, günümüzün bir
yazarının dediği gibi bu “bunaltı”, bu da uyumsuzdur. Aynı biçimde kimi anlarda
bir aynada bize doğru gelen yabancı, kendi fotoğraflarımızda bulduğumuz
alışılmış, ama gene de kaygı verici kardeş, işte bu da uyumsuzdur.”
Bazen
gerçekten de aynada karşımda duranı tanıyamıyorum. Kendimi çok yakından
inceliyorum ve aynadakiyle uzun süre göz göze geldiğimde korkuyorum. Bir
yabancı gibi, gözlerini benden kaçıracakmış gibi. Bu bahsettiğimin bunaltı diye tanımlanan uyumsuz durumla alakası yok sadece paylaşmak istedim 😂 İnsanın kendi varlığına ve onu oluşturan her parçaya yabancılaşması kastediliyor bunaltıdan.
4. Olanaksızlık: “Bu
uyumsuzdur demek “Bu olanaksızdır” demektir, aynı zamanda “Bu çelişkilidir”
demektir de. Bir adamın silahsız olarak bir mitralyözlüler topluluğuna
saldırdığını görürsem, eyleminin uyumsuz olduğu yargısına varırım.”
Camus
bir başka yerde de şöyle der: “… uyumsuz,
Tanrısız günahtır.”
Yani
uyumsuz niyet ve hareket arasındaki orantısızlıktır. İmkansızlıktır. Zıtlıktır.
Çelişkidir. Sıkıntılıdır.
UYUMSUZ İNSAN NEDİR
GERÇEKTEN? diye soruyor kendi kendine! Nedir? “Sonrasızlığı yadsımamakla birlikte, onun için hiçbir şey yapmayan.”
diye de cevaplıyor.
Kısacası uyumsuz;
anlamdan yoksun olarak, bütün çelişkileri ve olanaksızlıkları görerek, sonsuz bir
boşluğa sürüklenen bunalımlı, kendine ve her şeye yabancı insanın kısıtlı
özgürlüğü ve sınırlı yaşam serüveninden başka bir şey değildir.
Uyumsuz
İnsanın Ülküsü
Albert Camus abimiz
uyumsuz insana bir ülkü de belirliyor kendince. Bu ülkünün aynısını kendime
edinmeye çalışmıştım. Tolstoy’un İtiraflarım adlı kitabı üzerine yazdığım “Tolstoy ve
Hayatın Anlamsızlığı Üzerine” başlıklı yazımda da bahsetmiştim bundan. Diyor ki panter kalecimiz:
“Sürekli olarak bilinçli kalan bir ruhun önünde şimdiki zaman ve şimdiki
zamanların birbirlerini kovalaması, uyumsuz insanın ülküsü budur işte.”
Sonsuz boşluğu bilen,
anlamını kaybeden, olanaksızlıklar içinde bunalıma sürüklenen, herkese ve her
şeye yabancılaşan insanın yapabileceği en doğru şey bu olacaktır. Şu anı
yaşayabilmek.
Комментарии
Отправить комментарий