Neden Kel Olmalıyız? (Cringe Challange)


Bu kitap okuduğum en eğlenceli kitaplardan birisi. Felsefi yönüymüş, bilimsel yaklaşımmış, yunan filozoflarmış, helen uygarlığıymış geçiniz... Gülmekten kulaklarım kızardı, kulaklarım. Bir yandan da kitabı okurken üzülmedim desem yalan olur. Neye mi üzüldüm? Synesios’un haleti ruhiyesine üzüldüm. Çok kötü, fena, çok fena… Yazdıklarını okurken cringe (başkasının yerine utanma) challenge yapıyormuş gibi hissettim. İnanılmaz. Potansiyel bir kel olarak utandım yazdıklarının çoğunu okurken. Başkasının yerine utanmak da katlanılması güç olan duygulardandır… Ama aklımdan şu düşünce de geçmedi değil: “Ulan bu Synesios taşak mı geçiyor kellerle?” ahaha. Enteresan, çok enteresan.

Synesios efendi zeka, tanrılar, doğa, gök cisimleri, hayat tecrübesi gibi birçok alanda örnekler sunarak kelliğin saçlılıktan üstün olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. Bakalım nasıl yapıyor:

Çocukluk ve Yaşlılık

“Peki, şuna ne dersiniz? Saçın özellikle çocukların başlarında, yani daha aklı tanımadığımız yaşlarda bitmesi buna karşılık, ihtiyarların başlarında, yani yaşın insana akıl ve tecrübe kazandırdığı çağda azalması, saçı akıl dışı niteliği yüzünden cezalandırmaya özendirmiyor mu kişiyi? Bazı ihtiyarların saçları hâlâ vardır, onlara ne demeli? Evet ama, bazı ihtiyarların davranışları da akıllıca değildir.”

Tamam, bir yere kadar kabul edilebilir bu. Çocuklukta(tecrübesizlik ve akılsızlık) saçların çıkması: saç kötüdür. Tecrübeli, deneyimli olan yaşlı insanların saçlarının dökülmesi: kellik iyidir. Tamam.
Sonra Synesios hızını alamıyor ofansif geliyor:

“İmdi, zekâ ile kıl dayanamazlar birbirlerine; birinin karşısında öteki kaybolur, tıpkı aydınlığın karşısında karanlığın kaybolması gibi.”

Doğa

“Zihni düşünelim şimdi; yukarıdan gelen tohumların en tanrısal olanıdır zihin. Zihnin toplandığı yer baştır, zeka maddeleşmiştir burada, tıpkı buğday tanesinin tohumun ana maddesinden çıkması gibi. Doğa nasıl meyvenin olgunlaşmasından önce bitkiye başak verir, kavuz verir, hatta çiçek verirse, insan başının çevresine de harikulade şeyler yerleştirir, başı güzel saçlarla gösterir. Nasıl ağaçların çiçek açtığı mevsim sona ermeden ağaç meyve vermezse, meyveden pek farklı olmayan zihin de bir kalbur gibi gereksiz şeyleri eleyip doğanın döküntülerinden kurtulmadan başın içinde görünmeyi başaramaz. Çünkü anca o zaman başın meyvesini olgunlaştırdığına inanabiliriz. Demek ki, ne zaman örtüsünden bütünüyle kurtulmuş bir baş görürseniz zihnin o başı mekan tuttuğunu söyleyin kendinize ve o başı tanrıların tapınağı olarak düşünün.”

Kısaca, nasıl ağaçlar meyve vermeden önce çiçek açıyorsa, insan başı da yeterli zekâya ve olgunluğa erişmeden önce saç üretir. Ahhaha.



Şimdi bizim eleman atıp tutuyor ama tanrıların gazabından da korkuyor içten içe. İşini garantiye almayı da unutmuyor. Ulan gülmekten yarılacağım:

“Kendi kendini traş eden bir kimse dindar biridir, ama saçları kendiliğinden dökülen bir insan, tanrılarla bütünleşmiştir artık. Tanrılar da pekâlâ kel olabilir çünkü. Ne olursa olsun, bu sözleri çok temiz niyetlerle söylediğim için, tanrıların da benden yana olmasını dilerim.”

Gök Cisimleri

“Tanrısal varlıkların gözle görülmeyen yerlerine burnunu sokmaya kalkmak neye yarar ki? Hele kendileri ir kere için bile olsa görünür kılmayı reddediyorlarsa? Buna karşılık, tanrısal olup da büsbütün görünür olan şeyler de vardır. Bu kusursuz kürelerden söz etmek istiyorum; güneş, ay, bütün gök cisimleri, yıldızlar, gezegenler, hepsi farklı boyutlardadır, ama biçim bakımından hepsi aynıdır. Bir küreden daha kel ne olabilir? Bir başka deyişle, bir küreden daha tanrısal ne olabilir?”

BİR KÜREDEN DAHA KEL NE OLABİLİR! Welcome to Cringe Challenge!!!




Kellik ve Ayın Evreleri

Lütfen bu pasajı okurken ayın evrelerini, insan başının saçların dökülmesiyle aldığı şekiller olarak hayal ediniz:

“Aslında bu güzel gök cismi önce hilal biçimindedir, sonra yarım ay, gelişmesinin son evresinde de dolunay olur.”

Ashhashsdha


 Kellik Işık Yayar

Bol güneşli bir Ağustos ayı hayal edin, şehrinizin merkezinde bir gezintiye çıktınız ve gözünüzü güneş alıyor, ışığın geldiği tarafa bakıyorsunuz ve tertemiz apak bir kafa görüyorsunuz. Ahshadshdh

“Odysseus’un meşaleler yakması aslında ne kadar gereksiz bir şeydir, çünkü onun başı bütün evi aydınlatmaya yeter! Işığa kavuşmak ve ışığı yaymak! Bundan daha tanrısal ne olabilir ki?”

Kellik Hastalıklara İyi Gelir

“Bunda hiç de şaşılacak bir şey yoktur, güneşte ısınmış ve dört mevsimin etkileriyle karşı karşıya kalmış bir kafatasının kemikleri çarçabuk demir gibi sağlam olur, böylelikle, çıplak bir baş hastalık tehlikesini savuşturur.”

Sonuç: Başınıza gelen her şeyin çok ulvi ve önemli şeyler olduğunu düşünmeyin. Kusurlarınızı tanrılaştırmayın. Takmamaya çalışın yeterli olmadı psikologa falan gidin. Böyle abuk sabuk savunmalara girerseniz başkaları da sizin adınıza utanabilir. Kellik bu kadar dert edilip üzerine kitap yazılacak bir şey değil, üzülmeyin. Saçlarınızdan sonra da beyninizi kaybetmeyin. Ama bu zorlama çabasından dolayı yazarı da tebrik etmeden geçmeyelim.

Комментарии

Популярные сообщения из этого блога

аффикс -ken в турецком языке

Pedofili ve 4 Film

Выпадение узких гласных на турецком