Albert Camus ve Sisifos Söyleni Volume II: Uyumsuz ve İntihar





Previously on Zima Ziman… Geçen bölümde uyumsuzun ne olduğunu gördük. Uyumsuzun ışığında bugün işleyeceğimiz konu intihar olacak. İntihar, yaşam, çabalama ya da boyun eğme. Azıcık uzun bir yazı olacak diye öngörüyorum. Oyalanmadan başlayalım:

Önlemli Olan Tek Felsefe Sorunu: İntihar

Kitabın kapağını açtınız, yazarın biyografisini, önsüzü falan okumuş numarası yaptınız. İlk denemeye geldiniz ve milletin diline pelesenk olan şu sözlerle karşılaştınız:

“Gerçekten önemli olan bir tek felsefe sorunu vardır, intihar. Yaşamın yaşanmaya değip değmediği konusunda bir yargıya varmak, felsefenin temel sorusuna yanıt vermektir.”

Önce buna yanıt vermek gerektir diyor Camus. Bismillah demeden en önemli soruyla karşılaştınız, okudunuz okudunuz ve  kitabı bitirdiniz. Bir de arka kapağa bakayım dediniz. Yine aynı cümleyi oraya koyduklarını gördünüz. Yani bu soruya cevabı seve seve vereceksiniz mesajını veriyorlar bize. Önünde sonunda en önemli soru karşına çıkacak. Çok doğru. Çok ama çok doğru. Bir şeyleri düşünüp kararlar alabilecek olgunluğa eriştiğinde insanın kendine soracağı birçok soru var. “Neden yaşıyorum? Burada neler oluyor? Yaşamımın amacı ne? Nasıl her şey böylece oluşuverdi? Öldükten sonra ne olacak?” gibi. Bu soruların ortak paydası öğrenme ve merak etme yetilerine sahip olan insanın anlamlılığa duyduğu ihtiyaçtır. Arayışlar sonucunda yaşamın yaşmaya değip değmediğine dair bir karar verip hayatımızı ona göre sürdürür ya da sürdürmeyiz. Çabamız kendimizi tatmin eden düşünceye ulaşana kadar sürecektir. Bu düşünce bomboş yaşamak bile olabilir. Hiçbir karara varmamak. Bir de şöyle farklı bir durum da olabilir, anlam arama çabasına bir ömür boyu girmeden sadece bu dünyadan geçip gitmek. Bu da şartları kabul etme ve düşünmemekten geçer. Anlam bireyseldir, bilinçli ya da bilinçsiz benimsemeyle gerçekleşir. Geldiği gibi giden biri ya da düşünüp kendini değiştiren herhangi birine “Sen anlamsız yaşıyorsun!” diyebiliriz. Ama bu kişilerin yaşadıkları hayatın kendileri için bir anlam ifade etmesini değiştiremeyiz. O yüzden herkes bu dünyaya tek başına fırlatılmıştır ve kendinden sorumludur.

Evet, önce yaşam yaşamaya değer mi değmez mi ona karar vermemiz gerek. Bu en önemli sorun Camus için. Bu soruya cevap vermeden bir şeylere başlayamıyor. O zaman cevap vermeye çalışalım delikanlı abimizle.

İntihar Ne Demektir?

Çabalamamak: “Yalnızca ‘çabalamaya değmez’ demektir kendini öldürmek. Yaşamak, hiçbir zaman kolay değildir kuşkusuz. Birçok nedenlerden dolayı yaşamın buyurduklarını yapar dururuz, bu nedenlerin birincisi de alışkanlıktır. İsteyerek ölmek, bu alışkanlığın gülünçlüğünün, yaşamak için hiçbir derin neden bulunmadığının, her gün yinelenen bu çırpınmanın anlamsızlığının, acı çekmenin yararsızlığının içgüdüyle de olsa benimsenmiş olmasını gerektirir.”

Evet, intihar çabalamaya değmez demekmiş. Yaşam denilen buyurgan alışkanlıklar zincirinin anlamsızlığını, yararsızlığını görüp benimseyen kişiler kendilerini öldürür diyor Camus. Yaşam yaşamaya değmez diyenler…

Boyun eğmek: “İntiharın başkaldırıdan sonra geldiği sanılabilir. Ama yanlış olarak. Çünkü intihar başkaldırının mantıksal sonucu değildir. İçerdiği boyun eğiş dolayısıyla, onun tam tersidir. İntihar, sıçrama gibi, en son noktasına götürülmüş kabullenmedir.”

Çok hoş bir tespit. İntihar dediği gibi kesinlikle bir başkaldırı değildir. Kabullenme ve kaçıştır. Kimi zaman kurtuluş ve rahatlama da olabilir.

Kendini ve her şeyi tüketmek: “İntihar bir yanılmadır. Uyumsuz insanın tüm yapabileceği, her şeyi tüketmektir, kendi kendini de tüketmektir.”

Uyumsuz ve İntihar İlişkisi

Uyumsuz ve intihar arasındaki ilişki şu sorularla başlar: 1. Uyumsuzun çözümü intihar mıdır? 2. Uyumsuz ölmeyi mi emreder?



Bu bıkkınlık denilen şey uyumsuzun ta kendisidir. Öyleyse birinci sorunun cevabı şudur: Uyumsuzu fark eden insan için iki çözüm vardır intihar ya da iyileşme. İkinci sorunun cevabı da verilmiştir aslında. Eğer intiharı seçersen, evet, uyumsuz intiharı sana sunar ama bu keskin çizgileri olan bir emir değildir sadece senin kişisel tercihin olacaktır bu seçim. İntiharı emretmeyi bırak, aksine umudu ve çabalamayı emreder Camus’ye göre uyumsuz:

“Bu uyumsuz mantığı sonuna kadar götürerek bu çarpışmanın bir umut yokluğunu (bunun umutsuzlukla hiçbir ilgisi yok), sürekli yadsımayı (bunu vazgeçişle karıştırmamalı) ve bilinçli yetinmezliği (gençlik kaygısına benzetilemez bu) gerektirdiğini onaylamak zorundayım. Bu gereklilikleri yıkan, ortadan kaldıran ya da yücelten her şey (hepsinden önce de kopmayı yıkan boyun eğiş) uyumsuzu yıkar, o zaman önerilebilecek tutumu değerden düşürür. Uyumsuz ancak kendisine boyun eğilmediği ölçüde bir anlam taşır.”

Uyumsuz mantığı insanı yadsımaya, umut eksikliğine ve çarpışmaya götürür. Uyumsuzu ve bu getirilerini yıkan, ortadan kaldıran her şey yani boyun eğiş yani intihar anlamı kaybettirir. (Bak, dikkat et! Boyun eğmeyi yani intiharı ortaya çıkaran zaten uyumsuzun kendisidir. Uyumsuz yadsımayı, umut eksikliğini yaratarak bu sorunların çözümü olarak meydan okumayla birlikte intiharı da üretmiştir.) Yani boyun eğmedikçe uyumsuz anlamlı olacaktır, diyor Camus. -Anlamsızlık uyumsuzun kendisi değil miydi?- Tamam, intihar bir boyun eğme olabilir ama bu durum boyun eğmeyi anlamsız bir şey haline getirmez. Uyumsuzun anlamsızlaşması boyun eğmenin iyi bir tercih olduğu gerçeğini de değiştirmez. Hatta intiharın uyumsuzun has ürünü olduğu da apaçık ortadır. Öyleyse neden intihar etmeyelim? Cevap: Çünkü uyumsuz anlamını yitirir. Hiç tatmin etmedi. Yitirirse yitirsin. Neden? Neden diye soruyorum? Adam gibi bir açıklaması yok beyefendinin bu soruya dair. Bana kalırsa hiçbir anlam kaybına sebep olmaz intihar, tıpkı yaşamayı tercih etmek gibi.




İşte Camus’un düştüğü hata da burada ortaya çıkıyor sanırım: “Bundan önce sorun yaşamın yaşanmak için bir anlamı bulunması gerekip gerekmediğiydi. Burada, tersine, yaşam anlamdan ne kadar yoksun olursa o kadar iyi yaşanacağı çıkıyor ortaya. Bir deneyimi, bir yazgıyı yaşama onu bütünüyle benimsemektir.” 

He? Soruyoruz: Yaşamak için anlam gerekli midir? Hayır, gereksizdir, diyor. Anlam ne kadar yoksa o kadar iyi yaşanır. Çok güzel, elbette bu olabilir. Peki, o zaman intiharın uyumsuza anlamını kaybettirmesi ya da uyumsuzun bir anlama sahip olması neden bu kadar gerekli? Şöyle dersin: Uyumsuz bir anlamsızlıktır, anlamsızlığa karşı mücadele edip başkaldırmak bir anlam ortaya çıkarır, o yüzden boyun eğmek anlamı yok eder. Evet. Bu makul bir açıklama sayılabilir. Ama sonra da çıkıp yaşamın yaşanmak için anlamdan yoksun olması gerektiğini söylüyorsan bir sıkıntı vardır bu işte.

Uyumsuz İnsan

Camus’un uyumsuz insanı tüm bu anlamsızlığa, sürekli çarpışmaya kısacası uyumsuza meydan okuyan ‘uyumsuz’ bir insandır, çabalamayı seçendir. Kısıtlı bir süreyle sınırlandırılmış yaşamda meydan okumaya, başkaldırıya, özgürlüğünü tatmaya ve daha çok tecrübe edinmeye devam etmek için en iyi yaşam değil ama en uzun yaşamı tercih ettiğini belirtmiştir. Tecrübe edinmek için uzun yaşamak konusuna da şöyle saçma (harbiden saçma ve boktan) bir açıklama getirmiştir:

“Yaşadıkları yılların sayısı aynı olan iki insana dünya hep aynı deneyimler toplamını sağlar. Bunun bilincinde olmak bize düşer. Yaşamını, başkaldırısını, özgürlüğünü duymak, elden geldiğince fazla duymak, fazla yaşamaktır.”


Özet

Evet... Uyumsuz ve hayatın anlamlılığı meydan okumayla ortaya çıkar. İntihar ise boyun eğiştir. O nedenle Camus intihar düşüncesini yadsır. Umut, çaba, hayat, iyileşme... Adına ne derseniz deyin, meydan okumak ve boyun eğmemek için zaman telleriyle çevrelenmiş özgürlüğünle birlikte anı yaşayıp olabildiğince uzun süre hayatta kalarak ve tecrübe biriktirerek sonsuzluk içerisinde kaybolmaktır. Anlam bu şekilde sağlanmıştır Camus adına.

Комментарии

Популярные сообщения из этого блога

аффикс -ken в турецком языке

Pedofili ve 4 Film

Выпадение узких гласных на турецком